28 Nisan 2023 Cuma

Abdülhamit Kıyası

Her seçim öncesi Abdülhamit kıyası yapılır. Günümüz siyasi iktidarı Abdülhamit ile kıyaslanır. Kıyas yapılırken Elmalı, Sait Nursi, Mehmet Akif gibi İslamcıların Abdülhamit’e karşı çıktıklarını, onu kıyasıya eleştirdiklerini, hal edildikten sonra pişmanlık duyduklarını, yönetim İttihat ve Terakki'ye geçtikten sonra Osmanlı'nın yıkıldığını, aklımızı başımıza almaz isek aynı akıbetin bizi beklediğini anlatıp dururlar.

Kıyasta her iki liderle ilgili ortak noktalar var:

Her ikisi de İslamcıdır. İslamcılığı ağızlarından düşürmezler. Din, iman siyaseti yapmışlardır. Her ikisi de İslam Birliği adına adım atmaktan kaçınmamış fakat başarılı olamamışlardır. İslamcılık ise ülke sınırları içerisinde yürürlükte olan bir geçer akçe olmuştur. 

Her ikisi de güvenlikçi politika izlemektedir.

Şu yönleriyle de benzerlikler var:

Her ikisi de iktidara ilk geldiklerinde demokrasi ve özgürlük vadetmiş, açılım yapmışlardır. Meşrutiyet ilan edilmiş-AB ilkeleri çerçevesinde kanun yapımına hız verilmiştir. Ne var ki bu açılım bazı endişe ve korku endişesiyle yerini güvenlikçi politikaya bırakmıştır. İzlenen bu güvenlikçi politikayla biri otuz üç yıl iktidarda kalmış, diğeri ise 21 yıldır iktidarda.

Her ikisi de dönemlerinde efsane olmuş iki liderdir. Bugünkü siyasi lider Abdülhamit benzetilmektedir. Birinciye sahip çıkamadık, buna da sahip çıkmazsak aynı akıbet bizi bekliyor denmek isteniyor.

Benzerlikler olsa da bu kıyas tam gerçeği yansıtmamaktadır. Bir defa yönetim şekli aynı değildir. Osmanlı’da son yıllarında nispi değişiklik olsa da mutlakiyet yönetimi varken Türkiye’de cumhuriyet yönetimi var. Osmanlı’da meşrutiyetle birlikte Meclisi Mebusan seçimleri yapılırken padişah için herhangi bir seçim söz konusu değildir. Yani vekil seçimlerinde meclis çoğunluğu ne olursa olsun, padişah değişmez. Günümüzde ise hem Cumhurbaşkanlığı hem de Meclis seçimleri beş yılda bir yenilenmektedir. Abdülhamit 33 yıl ülkeyi seçimsiz kesintisiz yönetirken günümüz iktidarı 4-5 yılda bir seçim yapılmasına rağmen her bir seçimi kazanarak 21 yıldır kesintisiz devam ediyor. Abdülhamit alınan fetva ile padişahlıktan hal edilmiştir. Padişahlıktan el çektirilmesi kılıfına uydurulmuş bir darbedir. Yerine yine hanedandan bir başkası getirilmiştir. Yani bir rejim ve sistem değişikliği söz konusu değildir. Sadece padişah değiştirilmiştir. Günümüzde ise Cumhurbaşkanı’nın değişmesi ve değiştirilmesi ancak seçimden seçime olmaktadır. Seçimde yüzde 51’i aldığı takdirde aynı Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetmeye devam edecektir. Yeterli çoğunluğu alamadığı takdirde partisi yine Mecliste olacak, ülkeyi bir başka Cumhurbaşkanı yönetecektir. Kısaca yönetimdeki kişi değişmekle beraber ülkede bir rejim ve sistem değişikliği söz konusu değildir. Bir darbe söz konusu değildir. Seçilen kişi padişahlık sisteminde olduğu gibi ölünceye kadar yönetimde kalmayacak. Bir beş yıl sonrasında tekrar sandığa gidecektir. Üstelik günümüz Cumhurbaşkanı’nın yönetmesi iki dönemle yani on yıl ile sınırlıdır.

Cumhurbaşkanı değişikliği ile ülke savaşa girmeyecek, yok olmayacak, ülkemize kem gözle bakanlara ve silah doğrultanlara buyurun bakın ve yok edin denmeyecek, güvenlik ihmal edilmeyecek. Çünkü devlet olmanın gereği budur.

Kısaca bu ülke Cumhuriyet ilan edildikten sonra değişik Cumhurbaşkanları ve başbakanlar tarafından yöneltilmiş, Meclis 27 defa yenilenmiş, şimdi de yeni Cumhurbaşkanı ve Meclisi seçmek için yeniden sandığa gidilecek. Her biri kendi çapında bu ülkeyi yönetmiştir. Hiçbiri ülkeyi bir başkasına peşkeş çekmemiştir.

Kıyas yapalım yapmasına. Benzerliklere vurgu yapalım ama sapla samanı da karıştırmayalım. Demokrasiyi özümseyelim, etrafa korku dağları salmayalım.

26 Nisan 2023 Çarşamba

Yeter ki Baltan Olsun!

Baba, bu da ne?

Kör müsün balta. 

Gördüm de şey... 

Beğenemedin mi?

Beğendim. Güzel görünüyor. 

O zaman mesele ne?

Buna ne gerek vardı şimdi?

Kendi icadım. 

Yüzde yüz mü?

Yüzde yüz sayılır. Sapını ağaçtan kestim. Demirini ise satıcıdan aldım. 

O zaman yüzde elli. 

Bakma sen yüzde elli olduğuna. Bu, yüzde yüz demektir. Bir kedere sap olmak gibi bir şey bu.

Neyse ne?

Baltaya ihtiyaç mı vardı ki aldın o kadar ihtiyaç varken?

İleride doğal gaz kesilirse, ormandan odun kesmek için ya da oduncudan aldığımız odunları bölmek için. Ayrıca eve girmeye kalkan hırsıza karşı bir silah görevi görecek. Yine kurban kesince kemikleri parçalamada ihtiyaç olacak. Ayrıca evin uygun bir yerine koyar, gelip gidene gösteririz. Hatta arabanın arkasına koyarız. Gelip geçen görür. Kısaca bir gün lazım olur. 

İyi de baba. Doğal gazın kesildiği yok. Oduncudan odun almayalı yıllar oldu. Zaten aldığımız zaman da kırılmış aldık. Ormanda kesilecek ağaç mı kaldı. Olan yakılıyor zaten. Haydi kesmeye gittik. Ormancı ne yapar bize. Hırsız biz evde iken girmiyor. Girse de götüreceği bir şey yok. Biz evde iken girdi diyelim, baltayı silah olarak kullanırsak, yargı hırsızı adam yerine koyar, bize bir sürü ceza verir. Adli kontrol şartıyla çıkma imkanımız da olmaz. Bu sene kurban kesebilecek miyiz, dur bakalım. Çünkü et fiyatları yüzünden kaç aydır evimize bir kilo et gitmiyor. Bir kilo alamayan biz nasıl kurban keseceğiz ki kemikleri kırmak için balta alıyoruz? Bir gün lazım olurmuş... Ölme eşeğim ölme. Baltanın neresini teşhir edeceğiz sonra. Balta baltadır.

Baltaya sevineceğini, mutluluktan uçacağını, hatta dedem bile bir balta edinememişti. Aile ilk defa bir balta gördü sayende diyeceğini sanmıştım. Vah yazık...

Malın zararı olmaz. Bir gün kullanırız elbet. Yalnız baltaya varıncaya kadar almamız gereken çok şey var. 

Mesela?

Mesela, yemek pişirecek mutfağa bir şeyler alabilirdin. Çünkü baltadan önce yaşamak için karnımızı doyurmamız lazım. Sonra karın doymadan bu baltayı nasıl kullanacağız? Hasılı balta karın doyurmaz. Sen en iyisi mi bu baltayı satışa koy. Yerine sebze, meyve al.

Nankör seni. Seni farklı sanırdım. Sen de aynı çıktın. Seni karnını doyuracak diye prensiplerimden vazgeçemem.

Şimdi de nankör oldum öyle mi?

Ya ne deseydim? Şu var ki benim gibi büyük düşünemiyorsun. Sen de başkası gibi mide derdindesin. Yani küçük işler peşindesin. Acımdan ölürüm, bu baltadan vazgeçemem. Bu da son sözüm. 

Seçimlerin Görünen Yüzü

Demokrasiye, milletin son sözü söylemesine sözümüz yok. 

Her seçim öncesi vaat ve müjdeler de hoşumuza gidiyor. 

Piyasaya bir canlılık geliyor. Halkın tek ve değişmez bir gündemi oluyor. 

Aylar öncesinden konuşup duruyoruz.

Televizyonlar gündem sıkıntısı çekmiyor. Her akşam ekranların eski yüzleri ve demirbaşlarıyla gündem değerlendiriliyor. 

Kim kazanır heyecanıyla anket şirketlerine daha fazla iş düşüyor. Her biri bazen birden fazlası ekranlarda ulaştığı sonuçları analiz ediyor.

Sokak röportajları hız kesmeden devam ediyor. Vatandaşa mikrofon uzatılıyor. Görüşü soruluyor. Adam yerine konuyor. Kendisine mikrofon uzatılan talihli kendini ekranlarda görüp seyrediyor. Ben neymişim diyor.

Siyasilerimiz onca iş güç arasında zaman ayırıp ayağımıza kadar geliyor. Destek verirsek coşuyor. Tepki gösterirsek, sabır abidesi kesiliyor ve fesuphanallah çekiyor içinden.

Ekran bulan siyasi canlı yayına koşuyor. Kendini anlatıp duruyor. Çoğunlukla da rakiplerini eleştiriyor, tu kaka yapıyor. Aman ha deyip korkutuyor.

Her biri bir dürüstlük abidesi kesiliyor. Dinleyince bir bunlar var doğru. O zaman bu kadar sorun ve kötülük ne diyorum. Belli ki tüm sorun halkta.

Koşuşturmaktan hastalanıyorlar, sesleri kısılıyor.

Kendileri için bir şey isteseler, amaçları ceplerini doldurmak diyeceğim. Gördüğüm kadarıyla tüm çabaları bizim için. Ama görmüyoruz nedense.

Oyumuzu kendilerine yani belirledikleri listeye veriversek, reçete hazır. Ülke olarak düze çıkıp uçacağız.

Tüm bunları görünce moralim yerine geliyor, hastalığım falan kalmıyor. Kendimi hiç olmadığı kadar değerli hissediyorum. Ben neymişim diyorum.

Bu seçim atmosferinde tek moral bozan, partilerin trolleri. Göğsümüzü kabarta kabartma şuna vereceğiz diyemiyoruz. Açık edene ne diyorlar ne diyorlar.

Demokrasi böyle bir şey demek ki. Fanatiklerin yolundan gitsek, onlar neyi savunuyorsa, eyvallah desek, demokrasimizdeki dikenler de bir bir temizlenecek ve huzura kavuşacağız. Çünkü fanatik olduklarına göre var bir bildikleri.

Bu ateşli savunmalarına karşın hala peşlerinden gidilmediğine göre belli ki bir eksiklikleri var. Belki sakalları eksik ya da bir şeyh olsalar, bir bildikleri var denir, peşlerinden gidilir. Bence demokrasiyi hazmeden, başarı ve başarısızlığa tahammül eden bu demokrasi sevenler önerilerimizi dikkate alırlarsa, bu kadar efor sarf etmelerine gerek yok. Yazık, onlar adına üzülüyorum. Yırtınıyorlar. Yine seçim çalışmalarına verdikleri eforu deruhte ettikleri asli görevlerine verseler, ülkenin birçok sorunu kendiliğinden yok olur.

Burada siyasilerimizde de bir eksiklik var belli ki. Tam görevlerini yapsalar, troller işlerini bırakıp siyasi propaganda yapmayacaklar ve işlerine yoğunlaşacaklar.

Siyasilerimiz eksikliğimiz ne ola ki derlerse, lütfen fanatiklerine sorsunlar. Zira onlar her bir şeyi bilirler.