1 Mayıs 2018 Salı

Sloganlarımdan Bazıları

Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilirsem seçim propagandalarımda kullanacağım bazı sloganlar:

*Bayram için Ramazan! ("Ekmek için ..." gibi bir şey)

*Ramazanı tut ki bayramı hak edesin!

*Ramazanı gör ki bayramın bayram olsun!

*Ramazan berekettir!

*Ramazan ola, şen ola!

*Ramazanda gözü olmayanın bayrama hakkı yoktur.

*Recep geçti, Şaban geçti. Şimdi sıra Ramazan'da! Hoş geldin ey Ramazan!

*Oyumuz 11 ayın sultanı Ramazan'a!

*Ramazanda doğdu, adı Ramazan kondu, ramazana ramak kala aday oldu. Şimdi bayram için Ramazan zamanı!

*Recebi de, Şabanı da bayram yapmak için gelecek Ramazan'a!

*Ramazan'ı dene, gör gününü!

* Ömrü Ramazan olanın âhireti bayram olur. **

*Sen yoksan bir eksiğiz. **

*Çifte bayram için Ramazan!

*Ne Recep'e, ne Kemal'e,
Ne Temel'e, Ne Doğu'ya,
Ne de Selahattin'e,
Oylar Mübarek Ramazan'a! **

* Ne Recep, Ne Şaban..
İlle Ramazan, ille Ramazan! **

* Ramazan var gam yok! **

* Ramazanı tut derdi unut! **

* Ay mübarek aday mübarek! **

* Mübarek ayda mübarek aday Ramazan! **

* Konya'nın bağrından,
Geliyor Ramazan!"

*Evimde 3 oy var 3 ü de 3 ayların üçüncüsü Ramazan'a! **

** Seçmenlerimin katkısıyla

Adaylık Beklentimde Son Durum

Bugün açıklanan cumhurbaşkanı adaylığında ismimin geçmesini bekledim. Yine olmadı. Bizimki aday bulacağım diye dolaşırken kendini tarif ediyormuş meğer. İyice yokluğa terk edildiğimi düşünmeye başladım. 

Şimdi geriye 4'ünde cuma günü açıklanacak, özelliklerini bildiğimiz adayın açıklanmasında. Beklentim yüksek. Zira açıklanan tüm özellikler tıpatıp bana uyuyor. Üstelik mübarek bir günde açıklanacak, seçim ramazanda yapılacak ve benim adım da Ramazan. Neden olmasın? 

Tek endişem, cuma günü gelen cuma mesajlarından "Efendim, partimizin adayı siz oldunuz" mesajını atlamak...

İşin benim için en zevkli yönü; aday olduktan sonra gazetecilerin ilgi odağı olmak. Onlar bana "Efendim, aday oldunuz, yarışı kazanabileceğinize inanıyor musunuz" sorusunu soracak. Ben de onlara "Ben bu milletin sağduyusuna güveniyorum" diyeceğim. Yine onlardan biri, "Efendim! Etiniz belli, budunuz belli. Anket sonuçları kazanamayacağınızı gösteriyor. Buna ne dersiniz" derse ona, "Seni buraya kimin gönderdiğini, kimin adına çalıştığını biliyorum. Kazanamasam da en azından kazanma yüzdesi yüksek olanın oyunu aşağıya çekerim. Bu da bir başarıdır. Bu da böyle biline! Kimse beni yok kabul edemez" diyeceğim.

"İslam Devleti Kurmak İsteyenlerin Gazetesi" *


1993 yılında askerlik yaparken günlük gazete okumak isteyenlerin istedikleri gazete sipariş üzerine görevli asker tarafından nizamiyeye getirilirdi. Ben de o zamanlarda yeni çıkmış bir gazetenin adını yazdırtır. Günübirlik okur ve verdiği kuponu keser saklardım. Çünkü gazete aynı zamanda 30 kupon karşılığında bir Kur'an-ı Kerim Meali de veriyordu.

Bir gün gelen gazetelere batarya komutanı göz gezdirdi. Hepsi bildiği ve gelmesinde sakınca görmediği gazete idi. Benim gazete gözüne ilişti. İçine bakmadan benim gazeteyi eliyle işaret ederek görevli askere "Bu, kimin gazetesi?” dedi. Ben de asker ne cevap verecek diye kulak kabarttım. Görevli asker, "Komutanım! Bu, İslam devleti kurmak isteyenlerin gazetesi" dedi. Komutanın yüz hattını görmedim ama gazeteye dokunmadan çekti gitti.

Komutanın ardından gazetemi aldım, kendi kendime ben hangi gazeteyi okuyormuşum da haberim yokmuş dedim. Komutandan beklediğim görevlinin verdiği bu cevaptan sonra gazetenin içinde ne var, ne yok diye bakmasıydı. Ama bakmadı.
*
Yıl 2018. Aynı gazeteyi bir "v" eksiğiyle beraber öğretmenler odasında masanın üzerine bırakılmış gördüm. Masanın etrafına oturan kimse gazeteye el sürmedi. Kim getirmiş olabilir bu gazeteyi dercesine herkesi birbirine bakar gördüm. O anda yanlarına ben geldim. Oklar bana döndü. Biri cesaretini toplayarak "Bu gazeteyi siz mi getirip buraya bıraktınız hocam" dedi bana. Hayır dedim. Kısa bir duraksamadan sonra bugüne kadar fikri, zikri, görüşü nedir ortaya koymayan biri, gazeteye elini dokunmadan "Siyasi" dedi. Ben de kendisine askerdeki anekdotumu anlattım, ardından "İslam devletini kurmak isteyenlerin gazetesi" dedim.
*
İlk çıktığı anda beş harften oluşan, daha sonra başındaki "v" atılarak ismi dört harfe inen gazete, doksanlı yıllardan beri yayın hayatına devam ediyor. Benim gazeteyi ilk tanıdığım andan itibaren 25 yıl geçmiş. Komutana dendiği gibi orta yerde kurulan bir İslam devleti olmadı. Bu sözü söyleyen askerin eğitim durumunu bilmiyorum ama kuvvetle muhtemel sivil hayatta gazetecilik yapan üniversite mezunu biri idi. Çünkü askerde görev birine rastgele verilmezdi. 25 yıl sonra üniversite bitirmiş bir başka öğretmen gazeteyi görür görmez “siyasi” dedi. Merak ettiğim günlük çıkıp da siyasi olmayan bir gazete var mıydı? Gazete dediğin siyasi, güncel ve sosyal olayları sayfasına taşır, köşe yazılarıyla beraber okuyucusunun karşısına çıkar. Her gazete siyasete göz kırpar, taraf tutar. Okuyucusuna verdiği haberde bile düşüncesini yansıtır.

1993 yılında askerde ve 2018 yılında öğretmenler odasında başıma gelen her iki olayın ortak noktası, okumuş kesimdeki ön yargıydı. Daha içeriğine bakmadan bir gazete hakkında karar vermeleriydi. Bu ülkenin en büyük problemi herkese, her şeye ön yargıyla bakmamız. Halbuki okumuştan beklenen; gördüğü her gazeteye kimdir, necidir, görüşü nedir diyerek göz atmaktır. Başka gazeteyi okumak o gazetenin görüşünü benimsemek veya görüşünü değiştirmek anlamına gelmiyor çünkü. Bir başka görüşe ön yargıyla bakmak ve okumamak kendi düşüncesinden korkmak demektir. Keşke tüm ön yargımız gazeteden ibaret olsa. Konuştuklarımız ve insanlara bakışımız da böyle değil mi? 

Adı geçen gazeteyi merak ediyorsanız çıktığı andan itibaren çizgisi ve rengi belli; fanatik mi fanatik bir gazete! Yani bu gazete de ön yargılı. Ne insanlar onu anladı, ne de gazete onları. İnsanımız ön yargılı olur da gazetelerimiz olmaz mı? 

* 05/05/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.