Ana içeriğe atla

Doldunuz Geldiniz Buralara...

"Doldunuz geldiniz buralara"

Bu söz, otobüs durağında bekleyen ve bineceği otobüsün numarasını okuyamayıp her helen otobüsün numarasını bana soran yaşlı bir teyzeye ait. Numarayı okuyamıyor ama yoldan geçip gitmekte olan ve giyiminden Suriyeli olduğu belli olan kızımızı görebiliyor. Kendisine duyurmadan benim duyacağım şekilde homurdanıyor: " doldunuz geldiniz buralara" diye. Bekliyor ki ben tepki vereyim. Teyze kusura bakma için kin dolu egonu tatmin etmene yardım etmeyeceğim. Allah kimseye savaş vermesin, huzurunu bozmasın.

Herkes istediği için memleketini terketmiyor. Belli ki senin tuzun kuru teyze. Kim bilir belki babasını,belki annesini, belki kardeşini kaybetmiştir; İşini aşını, evini, barkını kaybettiği gibi. Üstelik güzelce giyinmiş, senden bir şey istemiyor, sana soru da sormuyor. Ne istedin be teyze garibandan. Bugün onlar senin oğlunun, kızının ve kocanın beğenip çalışmadığı işlerde çalışıyor. Hem de çok ucuz fiyata. Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin ve düşürmesin.

Devlet de gelen yabancılar için mutlaka gerekli tedbiri almalıdır. Bugün duyduğumuz kadarıyla düşmelerinden ve muhtaçlığından faydalanan ve 2.evlilik yapan zengin insanlarımız var. Yine bazı fırsatçılar komisyon karşılığı kadın pazarlıyor. Geçen gün gördüğüm 80'ine merdiven dayamış ve "evleneceğim de evleneceğim" diye tutturan bir amcadan Suriyeli komisyoncu 5000 TL para istemiş. Aile huzurlarımız bozulabilir, para tacirlerine dikkat.

Zengin bir ailenin bol bir evi varmış. Evin kadını "şu evi kiraya verelim harçlık yaparım" demiş. Kocası, "hanım başıma iş açma, ev boş dursun" dediyse de kadın, "kiracı isterim"diye tutturmuş. Adam hanımının dur duru kesilsin diye evi kiraya verir. Kiracı bir Suriyeli'dir. Bir kaç ay kira zamanında gelir. Kadın mutlu mu mutlu. Ay geçmesine rağmen kira gelmez. Evin kadını kirayı istemeye gider:
-"Kirayı almaya geldim, gecikti." der. Suriyeli kiracı kadın:
-"Kira yok bundan sonra. Çünkü senin koca oldu benim koca" der.

Sonrası mı bilmiyorum. Sanırım tufandır. 05/08/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde