Kendimi bir değersiz bir değerli hissediyorum. Anlayacağınız iki haletiruhiye taşıyorum.
Değersiz hissedince, dünyada bir karşılığım yok diyor kendimi dünyaya yük gibi görüyorum.
Değerli hissedince, vay be! Ben neymişim. Şu saygıya bak diyorum. İçim içime sığmıyor. Bir sevinç bir sevinç. Anlatılmaz yaşanır bu hal.
Kendimi ne zaman değersiz ne zaman değerli hissediyorum.
Açıkçası muhit ve mevkie göre değişiyor. Daha doğrusu sürücülerin keyfine göre değişiyor benim değersiz ve değerli hissetme halim.
Bu hal yani değerli ve değersiz hali genelde kaldırımdan karşıdan karşıya geçerken oluyor.
Ömrüm yürüyerek geçince ister istemez yollarda karşıdan karşıya geçme eksik olmaz.
Karşıdan karşıya geçeceğim. Önce soluma, sonra sağıma bakıyorum. Ta uzaktan bir araba geliyor. Onun hızını kesmeden geçerim diyorum. Adımımı yola atıyorum. Atar atmaz, o kendi halinde bir hızla gelen sürücü gaza basıyor, kornaya yükleniyor. Geçme, ben geliyorum. Beni bekle diyor kısaca. Şayet onu dinler, adımımı geri kaldırıma çıkarırsam, hah şöyle. Bana saygı duymayı bileceksin dercesine, tepki göstermeden gidiyor. Buna rağmen ben geliyorum, görmüyor musun dercesine tepki gösteren de eksik olmuyor.
Gaza yüklenmesine rağmen sürücü gelmeden ben onun geldiği şeridi boşaltıyorum. Ama beyefendi, şerit değiştirerek basıyor da basıyor gaza. Adeta yolu değil, beni takip ediyor. Bir afra bir tafra. Görmelisiniz. Uzun korna sesini söylemeye gerek yok zaten. Onun geçişini engellemeden orta refüje çıkmama rağmen yanımdan geçerken yapılan el kol işaretlerini, efir nefir ağzını bilmem söylememe gerek var mı?
Ya Rabbim, niye ben bu yoldan geçtim. Vara bu tabakhaneye giden mikrobun geçişini bekleseydim diyorsun. Ama son pişmanlık fayda vermiyor. İşte bu durum kendimi değersiz görmeme sebebiyet veriyor.
Kendimi böyle hep değersiz hissetmiyorum tabi. Aşağı yukarı her gün Anıt mevkiinden geçerim. Burada trafik lambası yok. Amber Reis Camiini soluma alıp Konya Lisesine doğru yoldan geçmek istediğimde kaldırıma gelip duruyorum. İstiyorum ki akan trafik bitsin, yol boşalınca karşıya geçeyim. Ne mümkün beklemek. Daha ayağımı yola atmadan kaldırımda beklerken gelmekte olan araç duruyor. Yol veriyor. Geç kardeşim, ben seni beklerim diyorsun. Ne mümkün. Sürücü duruyor. Ne kadar yaya varsa karşıdan karşıya geçmesini bekliyor. Sen geçmek için niyetlenmesen bile bunu yapıyorlar. Bu durumu gören her yaya, karşıdan karşıya geçerken elini kaldırıp sürücüye teşekkür edip yoluna devam ediyor. Hatta sürücüyü beklettim diye hızlı hızlı geçiyor yoldan.
Aynı durum Konya Lisesini sağına alıp Anıt'a doğru geçerken de ayniyle vaki. Her araç durup yayaya yol veriyor. Yeter ki kaldırımda bekleyen bir yaya görmüş olsunlar.
Anıt mevkiindeki yayaya yol verme hali birkaç güzergahta da böyle. Haliyle ne zaman Anıt mevkiindeki kavşaktan geçsem, kendimi hep ve pek değerli hissederim. Keyfime diyecek olmaz. Bir mutluluk bir mutluluk. Ben neymişim diyorum.
Kendimi değerli hissede hissede sevinç ve mutluluk içerisinde ayaklarım yere değmeden yoluma devam ederken, acaba bu Anıt mevkiinden geçen araçlar bu şehre ait sürücüler değil mi sorusunu sormadan edemiyorum.
Gönül istiyor ki Anıt mevkiindeki kavşakta sürücülerin yayalara gösterdiği bu hassasiyet diğer mevkilerdeki kavşaklarda da yaygınlaşsın.
Bu arada, sürücülerden beklediğimiz bu hassasiyeti yayalardan da beklemek lazım. Çünkü öncelik bizim diyen öyle yayalar var ki bu önceliklerini ışıklı kavşaklarda da görmek istiyorlar ve trafiği birbirine katıyorlar. Bu kadar hassasiyet fazla yayalar.
Yazının her satırında kendimi buldum desem abartmış olmam. Bazen bir hiçmişim gibi hissederken bazen de içimden taşan bir değeri fark ediyorum ama o değersizlik duygusu bir türlü tam susmuyor. Özellikle çocuklukta yaşanan kıyaslamalar kısmı tam da benim yaşadıklarımı anlattı.
YanıtlaSilSon kısımdaki öneriler çok yerli yerindeydi, hele “içimizdeki çocuğu iyileştirmek” kısmı… İnsanın içine dokunuyor.
Gerçekten hem sade hem etkileyici bir yazı olmuş. Yüreğine sağlık. 🌿
Çok teşekkür ediyorum. Aslında her birimizin günlük ve anlık belki de hayatı boyunca yaşadığı bir durumu izah etmeye çalıştım. Katkınız için teşekkürler.
YanıtlaSil