16 Ağustos 2018 Perşembe

Düğün Konvoylarında Korna Çalıp Mutluluğa Ortak Olanlar Ayrılmalarda Neredesiniz?

Evliliğe adım dediğimiz düğünlerimiz diğer illerimizi bilmem ama Konya'da başlı başına bir sorun. Adına tatlı telaş denen düğün dendi mi masraf, stres, meşakkat, maliyet, koşuşturma akla gelir. Her geçen yıl maliyetler arttıkça artıyor. Çünkü yeni bir ev kuruluyor, ailenin temelleri atılıyor. Düğünde önü açık masraflar, düğünde verilen yemek, takılan/alınan takı, belirlenen mehir, oluşturulan konvoy, atılan silahlar vs. her biri ayrı bir yazı konusu. Bu yazımda düğünlerde oluşturulan konvoylara değinmek istiyorum.

Düğünlerimizde oluşturulan konvoylar çoğu zaman düğün sahibinin  inisiyatifinden çıkıyor. Konvoylarımızda da düğünün diğer parçalarında olduğu gibi bir görkem, bir şatafat söz konusu. İçince riskler barındırıyor. Bu durumdan memnun olan yok gibi ama tedbir alanımız da yok.

Konvoyların çoğu içinde trafik canavarını barındırıyor. Trafiği felç ediyor: Ya yangından mal kaçırır gibi sürmeler, ya da kaplumbağa yürüyüşünden beter trafiği kilitlemeler. Ardı arkasına basılan korna sesleri de işin tuzu biberi. Yanıp sönen dörtlüler, sinyal vermeden sağa-sola geçişler, (Hoş sinyal verse de flaşör çalıştığı için verilen sinyal bir işe yaramıyor.) konvoydan kopmayayım diye kırmızı ışıktan geçmeler, sadece geçenleri değil; evinde-barkında oturanları da rahatsız eden klakson sesleri, gelin veya kaynata arabasının önünü kesmeler konvoy boyunca devam ediyor. Her konvoy sonrası “Şükür, bir kazaya, bir belaya meydan vermeden bitirdik dedirtiyor insanlara. Maalesef bir sevince ortak olmayı bile normal bir şekilde beceremiyoruz.

Her düğün yapan veya düğüne katılan dünyanın merkezine kendi düğününü koyuyor. Başkasını rahatsız eder miyim diye düşünmüyor.

Merak ettiğim konvoylarda düğün sahibinin sevincine ortak olmayı biliyoruz da ayrılmalarda düğün sahibinin derdine ortak olmuyoruz. Çünkü bin bir masraf, sıkıntı ve görkemle yapılan düğünlerde hissettirdiğimiz varlığımızı boşanmalarda göstermiyoruz. Zira günümüzde yapılan düğün kadar evliliğe son vermeler de arttı. Sevincine ortak olduğumuz kişilerin üzüntü durumlarında neredeyiz? Niçin kimse ne oluyorsunuz, derdiniz ne demiyor? Malumunuz sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler paylaşıldıkça azalır. Sahi evliliğin temelleri atılırken varız diyoruz da evlilik çatırdatırken neredeyiz? 

İçinizden “Aynı şey değil, sapla-samanı karıştırma, senin yaptığın elma ile armudu toplamak gibidir” diyebilirsiniz. Evet ikisi aynı değil. Bunu biliyorum. Ama son yıllarda artarak devam eden olur olmaz boşanmaların önüne geçmek için ayrılmak isteyen çiftlere manevi bir baskı olur diye düşünüyorum. “Bu iş böyle olmayacak, bizim evliliğimiz devam etmeyecek” diye adliye koridorlarında veya avukat bürolarında soluğu alan çiftlerin ardından evlenirken oluşturduğumuz konvoyu tekrar oluşturabiliriz. Biz onca riski, sıkıntıyı siz ayrılasınız diye mi yaptık. Madem ayrılacaksınız anca beraber, kanca beraberiz denmelidir. Siz vazgeçmedikçe biz peşinizi bırakmayacağız denmelidir.

Bu önerimi yabana atmayalım. Böyle birkaç kişiye yapılsa ayrılmayı düşünen çiftler ne oluyoruz diye kendilerine çekidüzen vereceklerdir. Denemeye değer…Ama ayrılık konvoylarında korna çalmak yok, haberiniz olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder