Bir öğretmen arkadaşla teneffüs arası çay alırken selamlaşıp hal hatır sorduk. Ayrılırken “Ramazan Hocam, şu kalabalık sınıfları da bir yazı konusu edinsen olmaz mı” dedi. Olur, hocam. Aklımda zaten. Bu arada şu benim yanımda girdiğin sınıf çok kalabalık, çocuklar oturacak yer bulamıyor. Kaç kişi o sınıf dedim. “Dört sınıf birleşiyor benim dersimde. Tam 58 kişi” dedi.
Sınıfın kalabalık olduğunu, mevcudunun normal olmadığını biliyordum ama mevcudun 58 kişi olacağını hiç düşünmemiştim.
Hocamın dediği sınıfı teneffüslerde diğer sınıflardan sıra ararken görürüm. Fazla sıra bulmak mesele. Bulduğun sırayı sınıfa sığdırmak mesele. Çünkü kutu gibi bir sınıf. Bir defasında bu hocamızın raporlu olduğu bir gün sınıfın yoklamasını almak için gitmek istemiştim de içeriye girememiştim. Çünkü oturan kadar ayakta bekleyen, kapıda dikilen, kitap konulan kısma oturan, duvar kenarında, koridorda ve tahtada bekleşen öğrenciler gördüm. Ben bu sınıfın yoklamasını alıp dersime nasıl geçeceğim derken nöbet arkadaşım, “Benim dersim yok. Yoklamayı ben alayım” demişti de 58 kişiyi tek tek okumaktan kurtulmuştum.
Buraya kadar okuyan benim yaşıtım olan bazıları, “Biz yetmiş kişilik sınıflarda okuduk, ne var bunda” diyebilir. El hak doğrudur. Bir zamanlar sınıflar kalabalıktı. Sıralara üçer kişi otururduk. Şimdiki sıralar ikişer kişilik. Bir de sınıfın kapasitesi almıyor. Halbuki eski sınıflar ince uzundu. Sınıfa daha fazla kişi sığabilirdi. Bunlar geçmişte kaldı. Çünkü eski çamlar bardak oldu. Zamanın ruhu bu elli sekiz kişilik sınıfı kaldırmaz.
Üstelik 222 sayılı halen geçerli kanunda, “Bir sınıf mevcudu 40 kişiden fazla olamaz” demesine rağmen bazı okullarda maalesef bu anormal mevcutlar hala bu çağda mevcut.
Öğretmen bu sınıfta nasıl hakimiyet sağlasın nasıl ders işlesin nasıl yoklama alsın.
Geçen yıl 50 kişilik sınıflara ben de girdim. Ama bu mevcutlar tek sınıftan ibaretti. Zorlandığımı söyleyebilirim.
58 kişilik sınıfa her öğretmen girmiyor. Kültür öğretmenleri bu kalabalık sınıfların ceremesini çekiyor. Bu sınıfların dersi meslek dersi olduğu zaman öğrenciler sınıflarına geçiyor. Her bir meslekçiye 14-15 öğrenci düşüyor.
Sınıf olmaz, okula talep olur eh dersin. Ama bu 58 kişilik sınıf meslek dersinde sınıfına gittiğine göre demek ki sınıf var. O halde bu sınıflar yani kültürcülerin sınıfları niçin bu kadar kalabalık oluyor? Sınıf olduğuna göre kültür öğretmeni eksiği mi var? O da değil. Çünkü her bir kültürü 12-20 saat arasında haftalık derse giriyor.
O zaman dört sınıfı birleştirmenin ne anlamı ve âlemi var? Dert yanan hocamın girdiği sınıf zannedersem 9.sınıf. Bakanlık her ne hikmetse mesleki eğitim merkezlerinin kaydına aralık sonuna kadar izin veriyor. Okul idaresi eylül ayında ders programı yaparken mevcudu az olan sınıfları birleştirme yoluna gidiyor. Aralık sonuna kadar kayıt olunca mevcut bu derece artıyor. Beklenmedik bu artış sonucu okul idaresi yeni ders programı değişikliği yapmak suretiyle birleştirdiği sınıfların bazısını ayırma yoluna gidiyor.
Bazen de mevcutların kalabalık olmasında, derslik ihtiyacının yanında, okul yönetimlerinin işgüzarlığı da oluyor. Şöyle ki: 10.11.ve 12.sınıflarda bölüm ve alan farklı olduğu için meslek hocaları, 1-5-10-15 kişilik mevcutlarla ders işlerken, iş kültür dersine gelince, okul idarelerinin aklına devleti korumak geliyor. Biz bu sınıfları iki, üç, dört sınıfı birleştirerek tek kültür öğretmenine verelim. Kültürcüler boşu boşuna ek ders almasın mantığı güdülüyor olmalı ki mevcudu az sınıflar birleştiriliyor. Tamam, az mevcutlar kültür derslerinde birleştirilsin. Ama iki sınıf birleştirilsin. Üç dört sınıf birleştirilince kültür öğretmeni bir derste dört ayrı deftere konu yazmak zorunda kalıyor. Her sınıfın ayrı ayrı yoklamasını yapıyor. Diğer meslek öğretmeni beş kişiye sınav yaparken kültür öğretmeni tek sınıfta dört sınıfın sınavını yaparak daha fazla kağıt okuyor.
Sınıf birleştirme yapılsın ama makul ve insafı elden bırakmamak lazım. Kültür öğretmeninin canı çıksın mantığı güdülmemeli. İdareciler biraz empati yapmalı. Mesela 58 kişili dört sınıfa idareciler bir iki hafta derse girmeli. “Biz bilmeden kültürcülere eziyet etmişiz” demeli ve gereğini yapmalı.
Kısaca, meslek okullarında kültür öğretmenlerine üvey evlat muamelesi yapılmamalı.
